İnsan, çocukluğundan itibaren yaşadıklarıyla, deneyimleriyle gözlemledikleriyle, anne babasının ona söyledikleriyle dış dünyaya, hayata, diğer insanlara ve kendisine dair bazı inançlar oluşturmaya başlar. Çocuklukta 7 yaşına kadar soyut kavramı gelişmediği için, çocuk, anne babasının her söylediğinden kendisine bir “iç ses” oluşturur. Bazı inançlar insanın kendisiyle ilgili olabileceği gibi başkalarıyla veya hayatın geneliyle de ilgili olabilir. “Başarılı olmazsam, beni sevmezler”, “insanlara güvenilmez” gibi düşünceler, aslında insanın eski yıllardan gelen iç sesiyle ilgilidir. Bu tür inanışları psikoloji “şemalar” olarak adlandırır. Aslında çocukluktan itibaren geliştirilen bu şemalar, neyin nasıl olduğuna ve olması gerektiğine dair kişiye bir çerçeve sunduğundan, gereklidir.
Buradan şunu anlıyoruz: 0-7 yaş arasında ‘sorgusuz dinleme’ yapmaktayız. Sorgusuz dinleme aslında çok özel bir tekniktir. Doğrudan dinlenen şeyi, sorgusuz sualsiz algılar.
İnsan belli bir yaşa kadar kimi algılayacağını seçemez. Annesini, babasını, ablasını algılayabildiği gibi, teyzesini, arkadaşını, akrabasını da algılar ve bunları dinlerken seçme işlemi yapmaz. Ancak kişi, belli bir yaştan sonra kimi dinleyeceğini ve neyi algılayacağını seçmelidir. Komşunun alnattığı dedikodu için “Ben bunları dinlemek istemiyorum” diyebilmeli, hayrı konuşan bir kişiyi dinlemek için kendisini ve bedenini empoze edebilmeli; hâttâ dinlerken o anda dikkatini dağıtacak şeylere set vurabilmelidir.
Dinlemek istediğiniz şeyi algılamak, aslında tercihinizdir. Tercih etmezseniz, başkasının tercihlerine maruz kalırsınız. Tercihleriniz, sizi siz yapar. Bu yüzden bazı şeylere, konuşmalara, tarzlara, üsluplara kulağını tıkamayı öğrenebilmelidir insan... Çünkü bir süre sonra iç sesiniz, dışarıdakilerin size olan üslubuna dönüşmeye başlayacaktır.
Dolayısıyla içeriye ne girerse o çıkar, bizler kendi algılarımızı değiştirmezsek, kendi oluşturduğumuz sınırlarda hapsoluruz. Bu yüzden kişi, korkuyla değil, bilinç, şevk, istek, sorgulama, yetenek ve merakla, doğru düşünme teknikleriyle hayattaki yolculuğunu şekillendirmelidir.
Çünkü ne algılarsınız onu aktarmaya; nasıl alırsanız öyle anlatmaya başlarsınız.
Zeynep Işık Büyükbay