Dikkat Ettiniz Mi, Âlemde Her Şey Denge Üzerinedir
Kur’ân-ı Kerim, kâinatta var olan düzeni, göklerin ve yerin Hak ile yaratıldığını, yaratılanların boşuna yaratılmadığını beyan eder. Âyetler, Allah’ın yarattıklarında bir amaç ve hikmetin var olduğunu ortaya koyar. Yaratılan her şey, kendisi için takdir edilmiş olan amaç ve hikmetle birlikte bir anlam ifade eder. Ve biz insanoğlunun da dikkat etmesini ister :
“De ki: ‘Göklerde ve yerde neler var, bir baksanıza.’ ” (Yûnus 10/101)
“Kendi kendilerine, Allah’ın, gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları ancak hak olarak ve muayyen bir süre için yarattığını hiç düşünmediler mi?” (er-Rûm 30/8) şeklindeki ifadeler, insanı kâinattaki anlam yüklü sistem üzerinde düşünmeye çağırır.
Var olan her şeyin Allah’ın şeriatına boyun eğdiği gerçeğinden yola çıkarak evrene hâkim olan bu sistemli yapı, Yaratıcı’nın tek olduğunu, O’nun mutlak güç ve egemenliğin sahibi olduğunu ortaya koyar. Bu sebeple de insanın bu düzen ve dengeden ibret alarak, buna uygun biçimde inanç alanını da düzenlemesi gerekir.
Âlemde Denge İçinde Olmayan Hiçbirşey Yoktur
Tohum ekildiğinde fidan olur. Bir tohum fidan haline gelmediyse, ya yeterince su almamıştır, ya beslenmemiştir, ya çapalanmamıştır ya da güneş görmemiştir.
Kanun, düzen emridir, Allah’ın şeriatında ise emrin içinde mantık ve fayda vardır. Evet bu âlemde her şey Allah'ın şeriatine uygun ilerlemektedir. Allah’ın şeriatı, “Önce ver, sonra al” der. Bizler vereceğiz ki, şeriat dolduracak...
Nefes şeriatı de böyledir; nefes egzersizlerinde önce vermek öğretilir, nefesi doğru verdiğimiz taktirde o, yerine dolmayı bilir.
Vermeden Alırsak Ne Olur Peki?
Hadis-i şerifte “Emekçinin hakkını (ücretini) alın teri kurumadan veriniz” diye buyrulmaktadır. Bu ahlâki bir değer değil midir? Aldığımız hizmetin veya ürünün karşılığını verdiğimiz zaman sadece emekçinin hakkını mı verdiğimizi sanıyoruz? Hayır... Aslında aldığımız her şeyi verdiğimizde aktifleşiyoruz.
Annelerin, babalardan daha fazla evlatlarına bağlı olmalarının sebebi evlatlara ödedikleri bedeldir. Mutlu evliliklerin sırrı, eşlerin birbirine gösterdiği hassasiyet, verdikleri emek ve değerdir. İlişkilerinin devamlılığı için maddi manevi ödedikleri bedeldir.
Peki Dua Ederken Alma Verme Dengesi Nedir?
Necm suresinde (53/39-40-41) “İnsan ancak çabasının sonucunu elde eder. Şüphesiz onun çabasının karşılığı ileride mutlaka görülecektir. Sonra karşılığı kendisine tastamam verilecektir” buyuruyor Yüce Allah. Yani verme konusunda, almama ihtimalimiz yoktur.
Öyleyse Nedir Bu Boş Bekleyiş?
Ettiğimiz dualarda, Yüce Yaratan’dan istediklerimize bir bakalım. Neler talep ediyoruz, neleri yapıyoruz, neleri yapmıyoruz?
“Allah'ım bolluk ve bereket ver.”
Öyleyse önce sen bir kuşa su ver, bir yaşlıya selam ver, toprağa tohum, bir çocuğa harçlık ver.
“Allah'ım çocuklarıma hidayet ver.”
Öyleyse önce sen kendinden başla. Önce kendini eğit. Hiç yalan söyleme, başkasının arkasından konuşma, kalp kırma.
“Allah'ım evime huzur ver.”
Öyleyse önce saygılı ol. Bir yetimin başını okşa, yemeğini paylaş, sadaka ver, gönül al.
“Allah'ım kazadan belâdan koru.”
Öyleyse önce sen yetimi gözet, yerdeki çöpü kaldır, ihtiyacı olana yardım et.
“Allah’ım, sevgi istiyorum.”
Öyleyse önce sen tanı, önce sen sev. Allah’ı, Peygamber’i, dinini tanı ve sev. Fedakârlık et.
***
Almak istiyorsan ver!
Aldığının hayrını görmek istiyorsan, bedelini öde!
Bütün bir âlemi kalbine koyup seyret...
Verdiğin senindir. Aldığın rahmet...
Zeynep Işık Büyükbay