Hepimiz gündelik hayatın türlü çeşitli zorluklarından geçerek ilerliyoruz yarınlara. Yarına karşı beslediğimiz umutlarımız bazen öyle bir hal geliyor ki, küçücük, önemsiz ve gündelik bir dert sayesinde gizleniveriyor yüzümüzün arkasına. Yaşadığımız her talihsizlik, sanki hiçbir irademiz yokmuş gibi, hemen gelip yapışıyor varlığımıza. Aynaya baktığımızda kendimizi bir anda suratı asık ve gülümsemeyen birine dönüşmüş bir halde buluveriyoruz.
Biz farkında olmasak da o kadar fazla etkileniyoruz ki bizim dışımızda gelişen olaylardan. O kadar alışmışız ki kendi dışımızda gerçekleşen olayların bizi etkileyivermesine, otomatik olarak kabul ediyoruz bu negatiflikleri. Koskoca bir ömür içinde küçücük bir zaman dilimi sayabileceğimiz bir gün içinde bile bizim dışımızda gelişen olayların etkisiyle, o duygudan diğerine savrulup duruyoruz farkında olmadan… Peki sonuç ne oluyor? Otomatik olarak verilen tepkiler, otomatik cevaplar, asık suratlar…
Gündelik hayatımızın içindeki otomatik tepkilerimize en güzel örnek dilimize pelesenk olmuş, söylerken, ağzımızdan çıktığını bile fark etmediğimiz bazı kelimelerdir. Aynen… Yani… Hani… Neyse… Tabii… Eğer günde bu kelimeleri kaç kere kullandığınızı saymaya kalkarsanız, gerçekten çok şaşırabilirsiniz… Genellikle bu gibi kelimeleri, başka birinin bize söylediği bir şeye cevap olarak kullanırız. Amacımız görünürde karşımızdaki kişiye cevap vermek, onu dinlediğimizi fark ettirmektir. Fakat işin aslı öyle değildir. Ağzımızdan çıkan bu otomatik kelimeler ile biz aslında karşımızdaki kişiyi dinlemediğimizi, onun söylediklerine değer vermediğimizi fısıldarız dikkatli kulaklara… Elbette herkes fark etmez bu durumu ama dikkatli olanlar başka… Bazen sözlerine katılmasak dahi “Aynen” kelimesi çıkıverir ağzımızdan. Verdiğimiz bu kısır cevaplar, otomatik hale geldiğinde, bir süre sonra kendimizi kimseye karşı ifade edemez halde buluveririz.
Sadece sözlerle mi yaparız bunu? Elbette hayır. Mimiklerimiz gelir bunun ardından; iç dünyamızı dışarıya yansıtan mimiklerimiz… Sessiz bir filmde oynar gibi takınırız mutsuz ve huysuz surat ifademizi. İsteriz ki bu surat ifademizi görsünler ve bize “Neyin var?” Diye sorsunlar… Yani bir nevi kendimizi ifade etmeye çalışırız bu asık suratlı halimizle. Konuşmadan, canım çok sıkkın, hastayım, kırgınım, üzgünüm demenin bir yoludur surat asmak. Halbuki tıpkı kelimelerin dilimize pelesenk olması gibi, bu surat ifadesi otomatik olarak yapışıverir yüz kaslarımıza. Artık bu yüz ifadesi, kendi benliğimizi gizleyen bir maske olmuştur dış dünyaya karşı; etiket gibi yapışır üstümüze, tıpkı “güler yüzlü” deyişinin bir sıfat olması gibi. İyi bir baba, güzel bir çocuk, başarılı bir kadın dediğimiz zaman herkesin aklında farklı şeyler gelebilir ama güler yüzlü bir insan dediğimizde herkes için tanım neredeyse aynıdır. İşte böyle güçlüdür surat ifademiz. Asık bir surat bizi mutsuzluğa, gülümseyen bir yüz bizi mutluluğa götürür.
Gülümsemek Sadakadır” (Tırmızi, Birr 3)
Bu Hadis-i Şerif’in üzerinde biraz tefekkür gerek. Nur-u Cihan gülümsemenin sadaka olduğunu söylüyor. Sadaka kişinin kendi rızası ile kendi varlığından karşı tarafa fayda adına hibe etmesi anlamına gelir. Sadaka karnı aç olana kendi ekmeğini vermek, üşüyene kendi kıyafetini vermek, hastaya ilaç, şifa vermek, ihtiyaç sahibinin ihtiyacını gidermektir. Peki bizler de gündelik hayatımızda bir gülen yüz görmek istemez miyiz? Biz de gülen yüzler söz konusu olduğunda ihtiyaç sahibi değil miyiz? Üşüdüğümüzde çorba yapanımızın güler yüzü ısıtır önce içimizi. Kolumuza serum takan hemşirenin gülümseyen yüz ifadesi başlatır önce şifayı. Gülümsemek iyileştirir. Üstelik gülümsemenin en güzel yanı bulaşıcı olmasıdır. Biz gülümsediğimizde birden etrafımızdaki gülen yüzler çoğalmaya başlar. Bu yüzden değil midir fotoğraflarda hep gülümsememiz? Geri dönüp baktığımızda kendimizi gülerken görmek isteriz. Çünkü biliriz ki gülerken güzeldir insan. En şık kıyafetlerin içinde asık bir yüz olduktan sonra şık kıyafetten ne fayda… Güzellik, çirkinlik kavramını darmaduman edecek güçtedir güler yüz. Gülümseyelim bugün, yarın, daima. Biz gülümsedikçe hayat da bize gülümsesin.
Rabbim yüzünüzden gülümsemeyi eksik etmesin.