Temelinde tevhidi imanın bulunduğu, hakikatin anlaşılmasında insana bahşedilen ve zihin dünyasının hakikat eksenli bir hal üzere olmasını açıklayan en önemli kavramlardan ikisi feraset ve basirettir.
"Basîret" kelimesi Arapça "بَصَرَ" kökünden türemiştir. "بَصَرَ" sözlükte "görmek, bilmek, sezmek, görme duyusu, sağduyu, şahit, delil, anlayış" gibi anlamlarına gelir. "Basiret" terim olarak, ilâhi nurla aydınlanmış kalbin hakikatleri görme kabiliyeti olarak tanımlanmaktdır. Bedendeki göz, eşyanın suretini görür; kalp de eşyanın hakikatini, iç yüzünü görür. Birçok âlim bunu "kalp gözü" olarak ifade etmişlerdir. Basîret kalbin nurudur ve kalp bu nur vesilesiyle hakikati görmektedir.
Yine Arapça bir sözcük olan ferâset; kelime olarak sezmek, hissetmek, anlayış, görüş, tahmin ve anlamada dikkatli düşünüp isabetli olma anlamlarına gelir. Ferâset, kelime olarak Kur’ân’da geçmez; ancak yerinde ve isabetli kararlarda bulunmak, olayların ve insanların batın taraflarını sezebilmek gibi anlamlarda kullanıldığını birçok âyet-i kerimeden bilmekteyiz. Rasulallah da (SAV) bir hadisinde “Müminin ferasetinden korkun, o Allah’ın nuru ile bakar” (Tirmizi, Tefsîru sûre, 15) buyurmaktadır. Allah’ın nûru “O’na rûhumdan üfledim.” (Hicr, 15/29; Sâd, 38/72) âyetinin bir neticesidir.
Feraset; zihin uyanıklığı, bir şeyi çabukça anlayış kabiliyeti, iyiyi ve doğru olanı çabuk sezinleyebilmektir. Feraset keskin bir sezgi yeteneğidir. Basiret; ilim, zekâ, tecrübe dairesinde kalp ile görme ya da gönül gözüne işaret eder. Feraset, geniş bakış; basiret de derin bakış demektir. Kişinin, Allah gözündeki perdeyi kaldırmadan yani ölümle karşılaşmadan, kendi kalbindeki perdeyi kaldırması gerekir. Mümin ferasetli ve basiretli olmalıdır.
Basiret, ilâhî sıfatlardan biri olan “basar” ın kullardaki tecellisidir. Bu tecelliden nasibi olmayanların gözlerinde perde vardır. Bu yüzden gerçekleri göremezler.
Allah’ın nuru ile bakma ve görmedir diyebileceğimiz basiret ve feraset kavramlarını kalpten, ruhtan, maneviyattan, kulun Allah’la olan ilişkisinden, ibadetlerden, zikirden ve hayatın her alanında Allah’ın esması ile olan ilişkilerden bağımsız olarak düşünmek veya izah etmek mümkün değildir.
Allah bedenimize sağlık ve afiyet, ruhumuza tekamül ve metanet, dimağlarımıza feraset ve basiret versin.
Zeynep Işık Büyükbay