Zor günlerden geçmekteyiz. Yaşadığımız acının tarifi yok. Ümitli olmak, dayanmak, dayanışma içinde olmak ve güçlü olmak zorundayız.
Güçlü olmak... Kuvvetli olmak... dayanma gücü... Gerçek mânâda kuvvet nedir, nasıl kuvvetli olunur, hiç düşündünüz mü? Bu yazımda biraz bunun üzerinde durmak istiyorum.
Sözlük anlamı; fiziksel güç, takat, dayanıklı olma hali gibi anlamlara gelen insan kuvveti, aslında insandaki bedensel güçle ölçülmez. Bedensel kuvvet, insanı sadece destekler. Gerçek mânâdaki kuvvet, ruhi bir kuvvettir ve günümüzde karşımıza bu kavram psikolojik dayanıklılık şeklinde çıkmakta, hâttâ birçok terapide kişilerin psikolojik dayanıklılığı üzerinde durulmaktadır.
İnsanlar büyük bir kavga karşısında bile birbirlerinden farklı tepkiler vermektedir; kimi insanlar önlerinde gerçekleşen bir kavgayı umursamazken, kimi insanlar için bu durum travmatik bir hâl alabilmektedir. Bu örnekte kavgayı umursamamak, kişinin dayanıklı olduğu anlamına gelmez fakat kavga karşısında travma yaşamak kişiyi dayanıksız hâle getirebilir. Yahut bir tartışma esnasında kaba kuvvete başvuran kişi ile onun karşısında sakin kalmayı tercih eden kişiyi ele alalım. Dışarıdan bakıldığında diğerine el kaldıran kişi, daha “kuvvetliymiş” gibi, sakin kalan ise “korkak”mış gibi görünür. Çok ilginç değil midir? Dolayısıyla insanın kendini tutabildiği yerdeki kuvvetine bakmaktır önemli olan. Bir başka deyişle asıl kuvvetsizlik, insanın kendini tutamamasıdır. Ve kendini tutamayan insan genellikle şu cümleyi kurar: “Sinirliyim, elimde değil...” “Kendime hâkim olamıyorum, elimde değil...”, “Karşılık vermeden duramam, elimde değil...”
‘Elimde değil’ ifadesini kişi ne kadar çok kullanıyorsa, onun ruhaniyetinde de kuvvetsizlik o kadar hakimdir ne yazık ki... Ruhaniyeti kuvvetlendirmenin en temel yolu da ‘Elimde değil’in tam tersini uygulamaktır; “Bu, benim irademde ve ben bunu durdurabildiğim kadar varım” diyebilmektir. İşte bu yüzden oruç, insanın kendini durdurabilme terbiyesidir ve çok kıymetlidir.
Kişinin boyu, bilek gücü, ağırlığı onun kuvvetli olduğunu göstermez. Böyle bir kişinin en küçük bir meselede şiddete başvurması, onun kendini durduramadığını, durdurmayı bilmediğini gösterir. Kendini durduramayan insan, kuvvetli değildir. Kendine hakim olan, susmayı bilen insandır asıl kuvvetli olan.
Para, kas gücü, zenginlik, eşyalar, evler, arabalar insanı kuvvetli yapmaz. Bunlar sadece insanın güçlü olmasına destek olur. Ve gerçek kuvvet, bu dünyevi şeylerde de değildir. Gerçek kuvvet, kendimizi durdurabildiğimiz kuvvettir. Bu da ancak çok güçlü bir irade ve terbiye ile mümkündür. Kuvvet aynı zamanda insanın sadece kendisini negatif olandan çekmesi değil, kendini iyiye doğru yöneltebilmesidir. Daha açık bir ifadeyle insan iyiye yöneldikçe kuvvetlenir. Bu açıdan düşündüğümüzde de aklımıza şu gelmelidir:
Kuvvetten doğan irade, istek ile birleşmelidir ki onu kullanabilelim. İsteğin oluşması içinse nelerin gerçekten ihtiyaç olduğunu görebilelim ki sonuca ulaşabilelim.
Kuvvet öyle bir kavramdır ki, bazen tek başınıza kendi kuvvetiniz yetebilirken, bazen de kendi kuvvetinizin başka kuvvetlerle birleşmesi daha anlamlı olur... İçinden geçtiğimiz bu zorlu süreçte gerek birey olarak, gerekse toplum olarak kuvvetli olmak durumundayız. Yaralarımızı birlikte saracağımız günlerde yine birbirimizin desteği ile kuvvetlenerek ayakta kalacağız...
Zeynep Işık Büyükbay