Hep Aynı Mı?

Hep Aynı Mı?

Hepimiz hayatta defalarca birçok konuda imtihan olmakta ve imtihan olmaya devam etmekteyiz. Arapça kökenli bir sözcük olan imtihan, sınav anlamına geldiği gibi “kuvvet, direnme, dayanışma gerektiren, sonucunda tecrübe kazandıran zor bir durum” mânâsında da kullanılmaktadır. İmtihanı sınav anlamıyla ele aldığımızda iki türlü düşünebiliriz. Öğrencilik yıllarımızı hatırlayalım. Genellikle sınava hazırlanmadıysak, o imtihanı geçmemiz zordur bizim için. Ancak kendimizi hazırlamışsak, dersimizi çalışmışsak, “Hoca sınav yapsa da, iyi bir not alsam” diye geçirmişizdir çoğu kez aklımızdan. Ve çoğunlukla da ilgi göstermediğimiz, sevmediğimiz derslerin sınavlarında zorlanmışızdır. Dolayısıyla imtihan deyince sadece negatif olanı algılamamak gerekir. Allahû Teâlâ, bizi sadece yoklukla, hastalıkla, parasızlıkla imtihan etmez. Para kazandığımızda, evlendiğimize, evlat sahibi olduğumuzda, terfi ettiğimizde, mezun olduğumuzda da Allah bizimle muhatap değil midir? Bunların her biri aslında birer sınav sorusu sayılmaz mı?

İmtihanın mahiyeti, sonuçta değil, imtihan sürecinde ne yaptığımızda gizlidir. Diğer bir deyişle sınavın önemi, aslında sınav esnasında nasıl davrandığımız, soruların hangilerine dikkatle cevap verdiğimiz ve dersin kitaplarına çalışıp çalışmamış olmamızla alâkalıdır.

Kur’ân-ı Kerim’de, daha önce benzer veya aynı sınavları verenlerin hikâyeleri ve o toplumların nasıl cevap verdikleri bizlere anlatılmaktadır. Kur’ân-ı Kerim’deki peygamber kıssaları, peygamberlerin hayatlarından örnekler, yaşanmış durumlar, başka kavim ve toplumların hayatlarından hikâyeler, aslında dünya yolculuğumuzdaki sınavlarımızda bizim için “önceden çıkmış sorular”dır. Ve önceden çıkmış sorularla sınava çalışmak, sınav sürecinin önemli bir parçasıdır. Bu yüzden Rasulallah’ın ve ashabının hayatından örnekleri alıp aklımıza nakşetmek, karşımıza bir imtihan çıktığı zaman nasıl davranacağımız konusunda bizim rehberimiz olmalıdır.

İmtihan kavramını incelediğimiz zaman aklımıza gelen ikinci husus ise, sorudur. Ve soru her yerden gelebilir. Ancak “güzel sorular” hep tehlikeli olmuştur. Birdenbire çok para kazanmak, kısa sürede üne kavuşmak, aniden zengin olmak gibi durumlar buna örnek gösterilebilir. Çünkü pozitif sandığımız, ödül zannettiğimiz birçok şey, yanında cilvesiyle gelir ve bizim de o cilveye razı olduğumuz kabul edilir. Tıpkı bir ilaç kullandığımızda o ilacın prospektüsünde yazılı olan yan etkilerinin varlığını kabul etmemiz gibi...

Rutin ise sözlük anlamıyla ele aldığımızda çeşitlilik göstermeyen, alışılagelmiş düzen içinde yapılan veya yapılması alışkanlık hâline gelmiş iştir. Rutin, kendi oluşturduğumuz ayaklarımızın altında dönen tekerleğimizdir ve tekerlekler döndükçe yaşamaya devam eder, zamanın ilerlediğini zannederiz. Hayatlarından sürekli şikâyet eden insanlara bakın, “Sürekli aynı şeyleri yapıyorum, hep aynı... Çok monoton bir hayatım var” diyen kişiler, bazen öyle bir imtihan yaşarlar ki, o çok sıkıldıkları rutini “Ne güzel günlerim varmış..” diyerek arar olurlar.

Rutin aslında rahmettir. Rutin, bizim soruya maruz kalmadığımız zamanlardır. Rutin, bizi ayağımızın altında tekerlekler varmışçasına bir yerlere götürür, günlük hayatımıza devam ettirir. İşe gitmek, çocukları okuldan almak, yemek yapmak, evi temizlemek, alışverişe çıkmak gibi olan tüm eylemler günlük hayatımızdaki rutinlerimizdir ancak bize hiçbir şey yapmıyormuşuz ve hayatımız monotonmuş izlenimi verir. Burada gözden kaçmaması gereken nokta şudur: Rutinde karşımıza soru çıkmaz ve bize soru sorulmadığı için bir üst sınıfa geçememişizdir. Bu bakımdan ilerlediğimizi zannettiğimiz yer rutinlerimiz değildir, karşımıza çıkan sorudur. Ve karşımıza bir soru çıktığında ilk yapmamız gereken şey ise soruyu normalleştirmektir. Yani kişi çok para kazandığı veya parasını kaybettiği zaman da aynı rutinine devam edebiliyorsa, bunun önem derecesini doğru ayarlamış demektir. Bir rahatsızlık ile karşı karşıya kaldıysak bir anda işi hemen bırakmamak, tüm planları iptal etmemek veya terfi aldığımızda hemen arabayı değiştirmemek buna örnek verilebilir.

Normalde okula yetişmek için kahvaltısını geçiştiren veya yolda atıştıran bir çocuk, sınav günü ballı kaymaklı kahvaltılar edip, zihni daha çok çalışsın diye çikolatalar, şekerler yerse sınav zamanı, vücut sinyal verir. Beden, rutinden çıkmış olduğu için şaşırır ve o günü yeni bir günmüş gibi algılayarak öğrendiği birçok şeyi geri belleğe atar. (Hayatımızda daha çok ön bellekteki bilgileri kullanır, arka bellekteki bilgileri ise zor zamanlarda kullanmak üzere depolarız). Çocuğun burada her zamankinden farklı bir kahvaltı etmesi bile onun sınav başarısı etkiler. Bu haseble de rutini bozan kişi, sınav odaklı değil, sonuç odaklıdır, diyebiliriz.

Rutin bizi bir düzene sokar ve biz dururken hayatı yaşanır hale getirir. İmtihan ise hayatın durduğu, hiçbir şeyin doğru ilerlemediği, ruhumuzun, bedenimizin, zihnimizin hâttâ sevdiklerimizin bile bize meydan okuduğu anda, bizim hayata devam etmemizdir.

Cüneydi Bağdadî’nin takva tanımında bahsettiği gibi “Doğru bir mü’min için hayattaki her şeyin varlığı ve yokluğu birdir.”

Zeynep Işık Büyükbay

Etiketler: Hep Aynı Mı?
Mart 06, 2023
Listeye dön