Tesbih Çekiyor Musunuz?
Elinize Tesbih Aldığınızda Neler Düşünüyorsunuz?
Tesbihin önemini ve tesbih etmenin neler ihtiva ettiğini biliyor musunuz? Bu hafta bu konunun üzerinde durmak istedim.
Öncelikle tesbih kelimesini inceleyelim:
Tesbih kelimesi, kökü ‘s-b-h’ (sebbeha) ’ nın masdarıdır; Allah’ı her türlü eksiklikten ve O’nun yüceliği ile bağdaşamayacak her türlü nitelikten tenzih etmek, Allah’ı zikretmek, anmak ve arınmak demektir. Sebh kelimesi yüzmek, suda ya da havada hızlı hareket etmek, uzaklaştırmak, yıldızların yörüngelerinde hareket etmesi, işe başlamada acele etmek, atların koşması gibi birçok anlama da gelir. Râgıb el-İsfahânî, tesbihin terim anlamının kelimenin kökündeki “hızlı biçimde yüzme” mânâsıyla alâkalı olduğuna dikkat çekerek bu kavrama “kulun Allah’a ibadet etme niyetiyle her türlü kötülükten hızla uzaklaşması” anlamı vermiştir.
Tesbih sözcüğü ile aynı kökten gelen bir diğer kelime ise sübhân’dır. Her iki sözcük de Allah’tan başkası için kullanılamaz. Yine Sübhanallah terkibi tesbihle aynı anlamdadır.
Birçok âyette kâinatın ve kâinattaki her şeyin; meleklerin, dağların, taşların, kuşların, yıldızların, hayvanların, gök gürültüsünün... Allah’ı tesbih ettiği, ancak insanların bunu tam anlayamadıkları ifade edilir. Her ne kadar tesbih kelimesini 99 boncuk, bir imameye sığdırmış olsak da, tesbih etmek aslında anmaktan arınmaya geçmektir.
Rasulallah (SAV), kızı Hz. Fatma (r.a.)’ya 33 Sûbhanallah, 33 Elhamdülillah, 33 Allahu Ekber çekmesini tavsiye etmiş; önceleri parmak ile bu tesibhler çekilmiş; daha sonra bu zikirlere “tesbih” aracı olmuştur. Eski dönemlerde tesbihte çoğunlukla frekansı yüksek olduğu için doğal taşların, kaliteli ağaçların kullanıldığı görülür. Özellikle Osmanlı padişahlarının tesbihi sıklıkla kullandıkları, kıymetli taşlardan oluşmuş tesbihleri tercih ettikleri bilinmektedir. Yine Osmanlılar zamanında farklı meslek gruplarının kendine has tesbihleri vardır. Örneğin hekimlerin antiseptik ve antibakteriyel özelliğinden dolayı kuka tesbihini; tüccarlar ise deve kemiğinden yapılan tesbihleri tercih etmişlerdir. Bunların hepsi farklı motif ve imameye sahiptir. Ancak ilerleyen yıllarda bilhassa toplum içinde, değerli taş kullanımının maliyeti sebebiyle tesbih yapımında meyve çekirdekleri ve boncuklar tercih edilir olmuştur. Osmanlı hükümdarlarının dillerinden düşürmedikleri tesbih ise şöyledir: “Ya Sabır, Ya zül celâl-i vel ikram...” “Her şeyin sahibi Allah, bizim işimiz sabır”
***
Şimdi al eline tesbihi... Tüm kalbinle, ihlasla okumaya başla...
Bütün dünya üzerine çökmüş gibiydi, şimdi yavaş yavaş kalkacak: Allahu Ekber!...
Hâlâ yiyip içebiliyor, yürüyor, konuşuyorsun: Elhamdülillah!...
Gözlerini kapat ve âlemi seyret, nasıl muazzam bir sistem var: Sûbhanallah...
Meğer her zerre Kâbe imiş... Bilseydin, sen de dönerdin bir damla suyun halkasında...
Perdeler kalkacak sonra, gerçek yüzleri açılacak maddenin.
Benzemiyor bile zannettiğine...
Görüntü olarak gördüklerinin sesleri, ses olarak işittiklerinin görüntüleri varmış...
Şaşırma, şahit ol, bir ol, uyumlan.
Hiç zikrin rengini gördün mü?
Bir tesbih daha çek...
Sonra bir tesbih daha...
Allah sana rahmet eyledi.
Bu bilinçte yaşamayı öğren...
Bir nefiste öldün, bir nefiste doğdun...
Kalbin, zihnin, tüm âzâların zikretsin...
Al-lah... Al-lah...Al-lah...
Sûbhanallah, Sûbhanallah, Sûbhanallah
Yol uzun.
Bir tesbih durağında dinlen şimdi, hoşgeldin...